Beyin gelişimi, doğumdan itibaren, biyolojik, nörolojik, psikososyal ve bilişsel gelişim birbirini yakından etkileyerek oluşmaktadır. Okul öncesi döneminin en önemli dönem olduğu konusunda uzmanlar hemfikirdir. İnsan aslında bir ruha sahip olan beyini temsil eder. Kişilik, biliş, zeka, düşünme, duygular gibi fonksiyonların mutfağı olması nedeniyle, beyin diğer organlar arasında en önemli yeri hak eder. 0-6 yaş döneminde beyin, bir yetişkinin beyninin yaklaşık %70’ine kadar gelişim tamamlar.
Bu süreçte, el-göz koordinasyonu, algı, dikkat, hafıza, dil işlevleri, mantıklı düşünme ve hayal gücü gelişiminin en üst seviyelerindedir. Bir bebek doğduğunda beyninde 100 milyar nöron vardır fakat bunların çoğu birbirine bağlı değildir, bebek büyürken beynin yapısında değişiklikler oluşur ve öğrenme ile birlikte beyin yeni bağlantılar kurar. Dört yaşına kadar sinaptik bağlantılar artar. Frontal lobda sinaptik bağlantı sayısı bir yetişkin beyindeki sinaptik bağlantı sayısının neredeyse iki katına çıkar. Bunu günlük hayatımızda kullandığımız elektronik aletlerin şarj edilme mekanizmasına benzetebiliriz. Örneğin hiç şarj edilmemiş bir akıllı telefon düşünün. Yüzde sıfır noktasından yüzde elliye çok hızlı çıktığını, sonra daha yavaş ve uzun sürede şarj olduğunu görürüz. Sıfır yaşında da beyin aynı bu henüz şarj olmamış akıllı telefon gibidir. İlk altı yıl çok hızlı öğrenir, yetişkinlikte kuracağının iki katı kadar bağlantı kurar. Çocuğunuz bu yaşta hatırladıkları ile sizi çok şaşırtabilir çünkü hafızası oldukça kuvvetlidir, konuşulanları çok çabuk kaydederek ebeveyni şaşırtacak bir zamanda ortaya çıkarabilir. Konuşsun diye ağzının içine baktığınız çocuk 2 yaştan sonra hiç susmazcasına konuşmaya başlar.
fMRI araştırmalarında da en fazla üzerinde durulan konulardan biri beynin plastisite özelliğidir (Johnson, 1998; Madi, 2011). Plastisite beyin esnekliği anlamına gelir. Özellikle dil edinimi kapasitesinin en yüksek olduğu dönemdir. Yalnızca insanlara ait bu özellik sayesinde bu yaş grubunda birçok dili kolaylıkla öğrenebilir. Bebek 5 aylıkken sesleri, 11. ayda ise kelimeleri taklit etmeye başlar. Çocuk 2 yaşını doldurana kadar 200 civarı kelime öğrenir. Marie Montessori çocuk beynini süngere benzetmektedir. Plastisitenin doruklarında olan, bu yaşlarda her bilgiyi tabiri caizse emen beyin, beş, hatta yedi farklı dili konuşmayı öğrenebilir. Bu yetenek altı yaşından sonra azalır. Ses taklidinin yanı sıra çocuğun bu dönemde anne, babasını veya çevresini taklit ettiğini gözlemleriz. Annenin gardırobundaki kıyafetleri ve takıları üst üste deneyen çocuğa birçok ebeveyn aşinadır. Ayna nöronların etkileşimi ile empati gelişir, çocuk çevresine karşı daha duyarlı hale gelir. Günden güne yeni bağlantılar kuran nöronlar gelişen bölgeye taşınır ve algı, konuşma, hareket ve bilişsel sistemlerin temellerini oluşturur.
Bu hassas dönemde fizyolojik ve genetik özellikleri nörolojik gelişimi ve dil gelişimini, sosyal çevre ve aile-çocuk arasındaki iletişim, sosyoekonomik ve sosyokültürel faktörler de etkilemektedir(Lewis 1982, Paul 1996). Bu dönemde ebeveynle dayanışma halinde yürütülen çalışmalar, çatışmaları önlemede ve gelişim adımlarını doğru takip etmede yol gösterici olacaktır. Beyin gelişimi için en kritik dönem olan sıfır altı yaşta ebeveynin doğru tutumda olması gerekir. Örneğin; ebeveyn iletişim kurarken kullandığı kelimelerin çocuk tarafından doğru anlaşılmasını sağlamalıdır, çocuğun en güvenilir ve temel bilgi kaynağı olan aile, çocuğun sorduğu sorulara açık ve net yanıtlar vermelidir, sabırlı ve anlayışlı olmalıdır.