“Lise yıllarımda saçlarımla oynamaya başladığımda, bunun sonunda trikotilomaniye (saç kopartma) dönüşeceğini asla düşünmemiştim. İlk zamanlarda tarih dersinde notlar alırken omuzlarıma dökülen saçlarımın farkına vardığımı hatırlıyorum ve sonrasında kıvırcık olan saçlarımı küçük bir elebaşı haline getirmeye başladım. Saçlarımı kopartarak oynamaya başlamam bana kendimi nedenini bilmediğim bir şekilde güvende hissettiriyor ve ne kadar çok yaparsam, sinirlerimi yatıştıran ve olası can sıkıntısını uzak tutan besleyici ve tekrarlayan bu hareketlerden o kadar çok keyif aldırıyordu. Zaman geçtikçe saçlarımı döndürmek ve kopartmak bir alışkanlık haline geldi. Stres, can sıkıntısı veya gerginlik yaşarken kendimi rahatlatmak amacıyla hemen gittiğim bir alışkanlıktı. Bende içten içe sakinleştirici etkisi olan bu alışkanlık, birkaç derste yaptığım bir şeyden sabahın erken saatlerinde yaptığım bir şeye dönüştü. Birkaç ay sonra ise neredeyse her gün yaptığım bir etkinliğe dönüştü. Ailem ve arkadaşlarımın bu alışkanlığımı anlamaya başlamasıyla da trikotilomani ile olan savaşım tam olarak başlamış oldu.”
Trikotilomani (saç kopartma): Kişinin saçını koparmasını içeren, piromani (yangın çıkartma hastalığı), kleptomani (çalma hastalığı) ve bu patolojik çizgiler boyunca ele alınan bir dürtü kontrol bozukluğu olarak sınıflandırılır. Ülkemizde çocuk ve genç bireylerde görülme sıklığı %1-%3 arasındadır. Klinik psikolog olarak şunu açıkça belirtmek isterim; bizlere trikotilomani nedeniyle başvuran kişilerde zorunlu kontrol etme, sayma veya çekme ihtiyacı nedeniyle, trikotilomani semptomlarının obsesif ve kompülsif bozukluğu (OKB) olanlara yakın olduğunu görüyoruz. Aklınıza “Peki bir insan neden saçlarını kopartır?” sorusu gelmiş olabilir. Belirlenmiş bir neden olmamasına rağmen, trikotilomani başlangıcını bir faktör kombinasyonu ile ilişkilendiririz. Yani genetik yatkınlık, artan stres ve beynin bazı bölümlerindeki sinir hücreleri arasında kimyasal habercilerin genel olarak bozulması olarak anlayabilirsiniz.
Etrafınızda saçlarını sürekli ve tekrarlayıcı şekilde kopartan birine söyleyeceğiniz (bu kişi siz de olabilirsiniz) en son şey, “Saçlarını ellemekten ve kopartmaktan vazgeç,” cümlesidir.
Peki bu durumu yaşamaya başladığınızda kendiniz için ne yapabilirsiniz:
- Saçlarınızı veya kaşlarınızı çekmeye başladığınızda vücudunuzun neye ihtiyacı olduğunu öğrenin. Vücudunuz yorgun, aç, uykulu, heyecanlı vs mi?
- Yatmadan hemen önce kafeinden uzak durun. Kafein kullanarak kendinizi daha uzun süre ayakta tutarsınız ve bu kaygıyı artırır.
- Küçük ve makul hedefler koyun, saçlarımı ve kaşlarımı önümdeki bir saat boyunca çekmeyeceğim gibi ve bu süreyi kademeli olarak arttırın.
- Elleriniz arkanızda olacak şekilde her gün aynada saçınıza bakın. Çekme kaygısı azalana kadar aynaya bakın. Buna maruz kalma durumu diyoruz ve işe yarıyor.
- Bir ay boyunca yatana kadar bütün gün peruk takın. İkinci ay bir bandana takın ve ikinci ayın sonunda kendinizden emin bir şekilde bandananıza veda edin.
- Kel noktalarınızın fotoğraflarını çekin. Bu fotoğrafları gördüğünüzde, kel noktaların görünümü hoş olmadığı için artık saçlarınızı çekmek istemeyeceksiniz.
- Olumsuz düşüncelerinizi ve duygularınızı belirleyin ve bunlar üzerinde düşünün ve onlardan kurtulmaya çalışın.
Yukarıda paylaştığım ipuçlarının işe yaramadığını fark ettiğinizde profesyonel terapi desteği alma ihtiyacınız olduğunu unutmayın.
Hayatlarımız her daim sorunsuz ilerlemez, çünkü hayatın kendisi dinamik ve akışkandır. Bu dinamizm içinde ruh sağlığımızın da her daim sıkıntısız olmasını beklemek pekte gerçekçi olmaz. Tam da bu nedenden dolayı biz terapistler varız, sizlere ya da sevdiklerinize yardım etmek için SayoTerapi olarak sizlerin her zaman yanınızdayız.
Uzm. Klinik Psk. Sare Uçar