HomeBlogTerapiSıradan Bir Gün

Sıradan Bir Gün

Kendini Nesneleştirme ve İncinme Üzerine…

Politik doğru olma yolunda atılan adımlardan birisi de toplumun bireylere yapıştırdığı etiketlemenin farkında olup değişime ataerkil dilden başlamak. Örneğin, “bayan” yerine “kadın”, “bilim adamı” yerine “bilim insanı”, gibi ataerkil dil üzerinden meşrulaştırılan algıları değiştirmeye çalışıyoruz. Fakat bazı konular bu çabadan etkilenmemiş görünüyor. Kilolu insanların hâlâ iş hayatında ayrımcılığa uğradığını, kilolu olmanın, tembellikle ve disiplinli olmamayla ilişkilendirildiğini görebiliyoruz. Bu fiziksel stigma, işin içine cinsiyet ve etnik köken girdiğinde daha da alevleniyor.

Kendini nesneleştirme daha çok kadınları hedef almaktadır, bu teoriye göre kadınlar, potansiyelini yok sayıp, kendine verdiği değeri dış görünüşüne bakarak belirliyor. Toplumun gerçek olmayan güzellik standartları, televizyonda, sosyal medyada gördüklerimiz, kadınlara zayıf olmaları gerektiğini, belli başlı makyaj malzemelerini ve kıyafetleri satın almaları gerektiğini, ancak bu şekilde “tam” olacakları mesajını veren içerikler yayınlamakta. Bu gerçekdışı bilgileri rehber alan, özgün ve otonom olma ihtiyacı uyarılmamış genç bireyler, tekdüzelik tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor. Bu mesajlar bir nevi toplumun içine işlemekte, insanların kişiliklerine, zekâlarına, kültür seviyelerine dair yargılar bir göz süzme ile kolayca verilebilmekte.

Ampirik çalışmalar, kadınların erkeklerden daha çok nesneleştirildiğini ortaya koyuyor. Örneğin, yazılı basında erkekler temsil edilirken, portre olarak, yalnızca yüzü ve yüz ifadesi kullanılıyor. Fakat kadınlar ise boydan, vücudunun daha ön planda olduğu fotoğraflarla temsil ediliyor. Bunun gibi farkında olmadığımız mesajlar yüzünden kadınlar, dış görünüşlerinin, kilolarının, kılık kıyafetlerinin önemli olduğunu öğreniyorlar. Bu kıstasların toplum içinde kabul görmek için gerekli olduğunu düşünüp kendi entellektlerini değerlendirirken yanılgıya düşüyorlar. Diğer bir değişle kadınlar, kendilerine üçüncü bir gözden bakıyor, “Nasıl hissediyorum? Neleri başarabilecek bir kapasiteye sahibim?” yerine “Nasıl görünüyorum?” gibi sorular yöneltiyorlar.

Kendini Nesneleştirmenin Sonuçları

Kadınların kendilerine üçüncü göz bakış açıları kendilerini sürekli monitör etmeleri gerektiği hissi uyandırıyor. Giydikleri, oturma biçimleri, konuşma, ses tonlarını topluma uygun şekilde filtreden geçirmeleri gerektiğini hissediyorlar. Bu baskı ve sürekli öz eleştirel tutum, kadınların bilişsel kapasitelerini ketlediği söyleniyor. Amerika’da yapılan bir araştırmada, kadınlara ve erkeklere yüzücü kıyafeti veya kazak giydirilerek matematik testi uygulanıyor. Test aynaların olduğu kabinlerde yapılıyor. Kadınların yüzücü kıyafeti giydikleri koşulda matematik testi performansının düştüğü görülmüş. Erkekte ise yüzücü kıyafeti ve kazak giyme koşulu arasında bir fark bulunmuyor. Özetle, dış görünüşleri konusunda endişelenen ve onu monitör etmekle meşgul olmaları, bilişsel kaynaklarının bölünmesine ve verimli kullanılamamasına yol açıyor.

Kendime Not

Nasıl göründüğümüzden, giydiğimiz kıyafetlerden, yaptığımız makyajdan, kilomuzdan ibaret değiliz. Sosyokültürel mesajların düşüncelerini daraltmasına, bilişsel kapasiteye ket vurmasına, özgüvenini zedelemesine izin verme. Kullandığın kelimelere dikkat et, politik doğru ol. Birçok ülkede değil fiziksel görünüş, evli misin diye sormak bile taciz olarak algılanıyor, kişisel ve fiziksel yorumları, soruları bir kenara bırak. Seni ilgilendirmeyen konulara girme, mesela iyi bir şey söylediğini sanarak arkadaşına, “Sen bi’ zayıfladın mı, gözüme ince göründün,” deme. Böyle gelmiş böyle devam eder diye düşünüp ataerkil dili devam ettirme. Biz kullanmazsak eğer çocuklarımız bu ataerkil kelimelerin anlamını bilmeyecek ve aktaramayacak.

Nöropsikolog Elif Ezgi Uslu, 2021


Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Randevu Alın!
Randevu talepleriniz için arayabilir, mail atabilir ya da formu doldurabilirsiniz.
SayoTerapi